“Şiir sözcüklerle güzel biçimler yaratma sanatıdır. Ama
sözcük nedir? Bir anlamı, bir çağrışımı, bir gölgesi hatta bir rengi ve
tadı olan nesnedir. Sözcük insanoğlundan haber verir. Sözcük boş bir
kalıp değildir. Ozanın duyguları, düşünceleri, hayalleri, dünya görüşü,
felsefesi, kişiliği, her şeyi şiirde belli olur. Sözcükleri tanımak,
sevmek, okşamasını bilmek gerek. Hangi sözcük hangi sözcükle yan
yana geldiğinde nasıl bir ışık ortaya çıkar? Bunu bilmek gerek.” diyor
Cahit Sıtkı Tarancı. Şairin de dediği gibi, şiirler aslında şairlerin iç
sesini yansıtır duyabilene, görebilene… Onlardan derin izler taşır.
Kimi şairin yüreğinin yangınına şahit oluruz, kimi şairin ise ruhsal
çöküntüsüne. Kimi hayata karşı olan memnuniyetsizliğini dile
getirirken kimi ise dizeleriyle bize hayat verir. Bazısı beşeri, bazısı
İlahî, bazısı ise vatan aşkını aşılar bize mısralar boyunca… Bir kısmı
sanatın topluma hizmet etmesi gerektiğini savunurken diğer kısım
şiirin sadece sanat için yapılması gerektiğini düşünerek kaygıdan uzak
bir şekilde ele alır satırlarını. Kafiye göz için mi, kulak için mi
tartışmaları sürer bir süre. Sonrasında da bazı şairler bir araya gelerek
seslerini hep bir ağızdan çıkarmaya karar verirler. Kimi ise bunu tek
başına üstlenir. Ama hepsinin tek bir gâyesi vardır: Kendi sesine bir
aks-i sedâ ve bunu duyurabileceği gönüllü bir yürek bulabilmek.
Onunla bütünleşebilmek. Hemhâl olabilmek bir bakıma. Bazen
yazdığı şiiri kendisinden daha çok sahiplenebilecek birilerini görmek
yanında. Şilili ünlü şair Pablo Neruda‟nın hayatından hayâli bir kesitin
anlatıldığı Postacı isimli filmde de şöyle bir cümle geçer: “Şiir onu
yazana değil, ona ihtiyacı olana aittir.” Yani aslında şiir yazanın değil,
yananın ya da yarasına merhem bulanındır.
Bizler ise yangını şiir olan bir evin koridorunun sonundaki
odada, duman kokusunu içine çekerek orada ölmeyi bekleyen 40
seçkin şairin, sonsuzluğa uzanan yolunu keşfe çıkan kâşifleriz. Sizlere
de bu seyahatte keşfettiklerimizi, dimağlarınıza ve gönüllerinize
nakşetmeyi diliyoruz.
İÇİNDEKİLER
Afife Rana Dündar / İbrahim Tenekeci ile Beş Tebessüm● 1
Ayşe Tekin / Nurullah Genç ● 4
Ayşe Yurdakan / Sabahattin Ali●
10 Ayşegül Gök / Çocuksun Sen (Ahmet Telli) ●
15 Ayşegül Takım / Cahit Zarifoğlu ● 18
Begüm Hande Çay / İçimde Bir “Tanpınar” Konuşur (Ahmet Hamdi Tanpınar) ● 27
Büşra Ayar / Uyan Ey Fatıma (Abdülhak Hamid Tarhan) ● 34
Cemal Arısoy / Faruk Nafiz Çamlıbel ● 38
Cüneyt Çolak / Gülce‟nin Şairine (Ömer Lütfi Mete) ● 41
Dilara Gürpınar / Abdurrahim Karakoç ● 43
Enes Güler / Bir Garip Orhan Veli ● 58
Fatma Çilek / Edip Cansever ● 66
Fatma Zehra Çetinkaya / Solgun Bir Gül Dokununca (Behçet Necatigil) ● 71
Fatmanur Kayıkçı / Bir Saray Şairi: Nedim ● 77
Feyza Öz / Yazılan Değil, Söylenen Şiirin Şairi: Yahya Kemâl ● 81
Hacer Namdar / Mehmet Akif Ersoy (1873-1936) ● 84
Hasan Hüseyin Sönmez / Delilik ile Velilik ve
Varlık ile Hiçlik Makamında Araf‟ta Yürüyen Adam: Neyzen Tevfik ● 89
Merve Güler / Mehmed Fuzûlî ● 94
Merve Şahin / Ümit Yaşar Oğuzcan ● 100
Muhammed Raşit Avcı / Pir Sultan Abdal ● 103
Nazmiye Güngör / Ziya Osman Saba ● 106
Nimetullah Ulaş / Adil Erdem Bayazıt ● 110
Nurefşan Yaprak / Cahit Sıtkı Tarancı (1910-1956) ● 114
Nursena Yüksel / Bir Devrimci: Pakdil (Nuri Pakdil) ● 116
Recep Şehitoğlu / Şair Ahmet Muhip Dıranas (1909 – 1980) ● 119
Rümeysa Ayvaz / Soylu Duyarlığın Şairi: Cemal Süreya ● 122
Saliha Varlı / Bir Bayrak Sevdalısı (Arif Nihat Asya) ● 126
Sami Coşkun Durmaz / Sezai Karakoç ● 129
Sârâ Çetinkaya / Seccade Üzeri Halleri- 5 Beyt, 1 Rüya (Nâbi) ● 134
Seda Güney / Yavuz Bülent Bakiler ile Samimi Bir Hasbıhal ● 137
Selva Nur Sönmez / Hayatı Telve ve Çile Tadında Geçen İnsan: Can Yücel ● 147
Semra Balta / Âşık Veysel Şatıroğlu ● 151
Sena Nur Doğan / Attila Hamdi İlhan ● 159
Sümeyye Gülşen Soylu / Aşk‟ın Aşkın Hâli ● 165
Sümeyye Meral / Nazım Hikmet Ran ● 167
Sümeyye Mutlu / Mehmet Âkif İnan ● 172
Tûbâ Batmaz / Necip Fâzıl Kısakürek ● 176
Adem Uyanık – Saimbeyli / Karacaoğlan ● 180
Yasemin Ağaçayak / İsmet Özel ● 185
Zehra Gökdoğan / Korkulu Ustalık/Turgut Uyar ● 190
Kaynakça ● 196