Bir nefes ki; var oluşu ona sorulmadan gerçekleştirildi. Yine sorgusuz sualsiz nefeslerden, şefkatten ve sevgiden yoksun bırakıldılar. Belki de sıcak bir nefesten yoksun bırakılırken; toprağın şefkatine, gökyüzünün parıltılı sonsuzluğuna bırakıldılar. İstemeyerek de olsa, sokağa sevdalandılar… Küçük ömürlere, gökyüzü büyüklüğünde hikâyeler yazdılar… Yazılan bu hikâyeleri okumaya yeltenirken hiçbir zaman bilemeyeceğimiz; lakin uzaktan baktığımızda, gördüklerimizi hissettiğimiz hayatlar var olacak… Çaresizce yeryüzünü yatak, ... Devamını Oku »
Yazar Arşivi: 40lar Kulübü
YAVUZ’UN KIRK MÜHRÜ
Derdi olan n’eylesin? Derdi ne ise söylesin. Korkuyor ise n’eylesin? Korkmasın söylesin. Derdimiz var, hasretimiz var, buram buram özlemimiz var. Göremesek duyamasak da âlem-i cihana nam salmış ecdadımız var. Ecdat ki Fatih torunu, ecdat ki Kanuni atasıdır. Ecdat ki Mısır’ı fethedip halife olmuştur; ecdat ki kılıcının ışığından cihan titremiştir. Yağızdır, cesurdur, yüreklidir; o ki bir Yavuz’dur. İlme irfana gönül veren, ... Devamını Oku »
KIRK HİKÂYE BİR EFSANE ANADOLU
Güneşin doğduğu yer Anadolu demekse eğer, Anadolu bizim için şüphesiz bundan daha fazlasını ifade eder. Mesela güneşin en güzel battığı yer de Anadolu’dur bizim için. Her bir tebessümün bir güneş kadar anlamlı olduğu yer de Anadolu’dur. Bu yüzden de Anadolu dört başı mamur bir güneştir aslında insanlık için. Anadolu en dolu ve en heyecanlı zamanlarını Müslüman Türklerle yaşamış ve asırlardır ... Devamını Oku »
EDEBİYATIN KIRK ÇINARI
Küçük bir fikirle çıktık yola. Bir küçük fikir, 40 taze bakışlı yazar… Çığ gibi büyüdü fikirler, giderek demlenen kalemlerde devleşti eserler, 40 kalemden 1000’i aşkın yazara ulaştık. Farklı şehirler, farklı hikâyeler, bambaşka pencereler… Birbirimizi hiç görmeden el birliği yaptık; bir elden çıkardık, 40 ayrı gözle yazdığımız kitapları. Bir kitabımız olacak mı, oluyor galiba derken 40. kitaba ulaştık. Görmeden kenetlenmenin, bir ... Devamını Oku »
ASIM’IN NESLİNDEN KIRK YÜREK
Bir medeniyet ve kültür timsali olarak Osmanlılık kullanılıyorsa eğer, bu sıfatı 20. yüzyılda onun kadar hak eden ikinci bir şahsiyet daha var mıdır, bilemiyorum. Osmanlılık bir taltif nişanı ise eğer, onu son asrında ilk hak eden şahsiyet olarak Mehmet Akif’i gösterebilirim. Hatırasına hürmeten onu aslında asıl ve orijinal adı ile yani Muhammed Akif olarak isimlendirmek belki de onu anlayabilme ve ... Devamını Oku »
İSLAMOFOBİYE KARŞI KIRK SIDDIK
Arapça selam üzerinden doğan bir kelimedir İslamiyet. Manası teslim olmak, kötülüklerden sağlim bulunmak. Bir nevi iyi insan olma yolunda kendine bir yoldaş seçmektir; çünkü dostu Allah olanın sonu hayra çıkar. Peki, bu dünyanın İslam’dan istediği ne, nedir bu nefret? Aslında onların da sözde, hedefi İslam’ın istediği ile aynı değil mi? Kime sorarsak soralım, bu evren sınırları içerisinde yaşayan herkes dünya ... Devamını Oku »
ÇALINMIŞ HAYALLERİN KIRK FERYADI
Bir dağ sessizliğini düşlerdim bazı geceler. O dağın heybeti nasıl da güven verici değil mi; öyle de bir sessizliği hak ederdi. Bir gece olsun duymamak için o korkunç sesleri, dağ sessizliğine bile razıydım belki. Bak orada bir asker duruyor; görsen, dünyayı kurtarmış sanki. Bir an olsun alamıyorum gözümü, o korkusuz ve kendinden emin bakışlarından. Bir yanda saklanmak için iki büklüm ... Devamını Oku »
KIRKLAMA ÇAY
Bir çay demleyelim… Önce su eklenmeli çaydanlığımıza. Usulca yakalım ocağımızı. Su, özü itibariyle temizlemekteyken bedenlerimizi, çaya vesile olduğu her saniye arındırmakta ruhlarımızı… Suyumuzu kaynatmadan çayımızı demleyemeyiz. Demliğimizi hazırlıyoruz bu aşamada. Çayın işlem görmüş yapraklarından gelen o tozlu koku… Ruhlarımıza işliyor. Ellerimiz dert görmesin. Bardaklarımızı düzelim tepsimize. Bir de kavrulmuş bir İstanbul simidi olsa; değmeyin keyfimize. Suyumuz ocağın etkisiyle baloncuk baloncuk ... Devamını Oku »
AHDE KIRK VEFA
Körlerin sizi gözetlediği, sağırların sizi dinlediği, dilsizlerin sizinle sohbet ettiği bu sokaklarda vefasızlar sizden vefa bekliyor. Sözler havada uçuşuyor. Ama vefa bu toprakları terk ediyor. Melekler vefasızlıklara ağlarken, şeytanlar ihanetlere gülüyor. İnsanlar sırtlarında yaralarla yaşlılık merdivenlerini tırmanıyorlar. Sırtlarından damlayan her kan yıllar içinde onlara dostlarınca bırakılmış naçizane ihanet hediyeleri olmuş… Bu kitap sizi bir yolculuğa çıkartacak. Vefa ile vefasızlık arasındaki ... Devamını Oku »
MİRACIN DURAĞINA KIRK ADIM
“Tanıyan var mı Kudüs’ü, yıldızlardan başka?” (Adonis) Üç bin yıllık tarihiyle yeryüzünün özü, üç semai dinin kutsalı… İsrâ durağı, Hz. Ömer hediyesi, Selahaddin Eyyûbi müjdesi. İlk kıblemiz, son ağıtımız. Bu kitap bir davanın kilit noktasını hatırlatmak, gönüllerde kadim bir şehrin aşkını yakmak, yanan ateşi harlamak için yazılmıştır. “Mescid-i Aksâ makâm-ı sâdıkân-ı Mustafâ Dâl-i vahdet gibi onda secdeye vardı semâ” (Yahyâ ... Devamını Oku »